Tuba Tunçak
Qantara.de , Haziran 2008
Bir Müzik Seyyahı : Muammer Ketencoğlu – Müziğin Gücüyle Köprüler Kuruyor
Muammer Ketencoğlu, Türkiye’de rembetiko ya da Balkan müziği dendi mi akla ilk gelen isimlerden. Halk müziği araştırmacısı Ketencoğlu, her hafta Açık Radyo’da dinleyicilerini “Tuna’nın Beri Yanı”na götürüyor.
Muammer Ketencoğlu: “Halk müziği, insanı en yalın anlatan müzik türü.”
Muammer Ketencoğlu bir müzik seyyahı. Akordeon ustası Ketencoğlu, albümleri, yaptığı derlemeler ve konserleriyle müzikseverleri kâh bir Ege kasabasına, kâh Balkanlar’a, kâh Ermenistan’a götürüyor. Kimi zaman Yunanistan ve Türkiye’de iki ayrı dilde söylenen şarkıları zeybek topluluğu ile dillendiriyor; kimi zaman da bizleri mübadele ile göçmek zorunda bırakılanların hüzünlerine ortak ediyor. En önemlisi de, tüm dünyada unutulmaya yüz tutan halk müziği eserlerini günümüze ulaştırıyor.
Ketencoğlu’nun müzik yolculuğunda ilk durakları, doğduğu Tire’den başlayarak İzmir, ardından da Gaziantep Körler Okulu olmuş. Özellikle Rumca şarkıları ve kişiliğiyle kendisine başka dünyaların kapılarını aralayan Yunanistan doğumlu müzik öğretmenini anmadan geçemiyor. Üniversite dönemindeyse okulunun halk müzikleri arşivi diğer ülke müziklerine ilgisini perçinlemiş.
Müzik yolculuğunda annesinden çocukluğunda dinlediği türküler hep kendisine eşlik etmiş. Ketencoğlu’nu 1973 yılında, daha dokuz yaşındayken gönlünü kaptırdığı akordeonla tanıştıransa belediye bandosu şefi dayısı olmuş.
“Halkların değil coğrafyaların müziği”
Ketencoğlu’nun müzik yolculuğunda rembetikonun bir ateşleyici işlevi gördüğünü söylemek mümkün. 1993’te, Milli Piyango’dan kazandığı parayla çıkardığı ilk albümü “Sevdalı Kıyılar”da da sanatçının çocukluğundan beri severek dinlediği rembetikolar yer alıyor. Ketencoğlu’na göre Ege’nin iki kıyısının da aşina olduğu “rembetiko halkların değil, coğrafyaların müziği”.
Şimdiye kadar ikisi rembetiko şarkılardan oluşan sekiz derleme albümü çıkaran sanatçı, dinleyicileri Azerbaycan’dan Gürcistan’a, Ermenistan’dan Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine ve Kosova’ya, halk müziği eserleriyle tanıştırıyor. “Klezmer Müziğinin Öncüleri” adlı seçkisindeyse kökeni Doğu Avrupalı Yahudilere dayanan bu müzik türünden tarihi örnekler sunuyor.
Yeryüzü kültürünün anahtarı
Farklı ülkelerin halk müziği eserlerini derledikçe ortak yanların ne kadar çok olduğunu fark etmiş Ketencoğlu: “Türkülere bir dünya insanı olarak bakabildiğimizde onların, insanların birbirine olduğundan çok daha kaynaşmış olduklarını görürüz” diyor. Halk müziğini, “insanı en yalın anlatan tür” olarak tanımlayan Ketencoğlu için bu müzik türü, yeryüzü kültürünü tanımanın da anahtarı olmuş.
Yeryüzü kültüründe kadınların payınınsa genelde gözardı edildiğini düşünüyor sanatçı. Anadolu’da yüzyıllarca birlikte yaşamış Türk, Kürt, Rum ve Ermeni kadınların ağzından yakılmış türküleri de bu nedenle derlemiş. Ketencoğlu, oluşturduğu “Kadın Sesleri Topluluğu” eşliğinde bu türküleri dinleyicilerle buluşturuyor.
Muammer Ketencoğlu’nun Anadolu’dan başlayıp başka kıtalara ulaşan yolculuğunda sadece farklı ülkelerin müzikleriyle değil, o ülkelerin tanınmış sanatçılarıyla da yolu kesişmiş. Örneğin, ismini ilk kez ortaokulda duyduğu, Türk ve Yunan halklarının yakınlaşmasına müziğiyle katkıda bulunan Mikis Theodorakis’le… 1996’da “büyük usta” diye nitelediği Theodorakis ile Yunanistan’da aynı sahneyi paylaşmasının Ketencoğlu için anlamı büyük.
Kısa bir süre önce Hollanda ve Belçika turnesinden dönen Ketencoğlu 90’ların ortalarından beri sadece Atina, Berlin, Paris, Viyana gibi Avrupa başkentlerinde müzikseverlerle buluşmadı, müziğini Brezilya’dan İsrail’e bambaşka coğrafyalara da taşıdı.
Müzik seyyahı Ketencoğlu, şimdiye dek Türkiye’nin sorun yaşadığı ülkelere de konuk oldu. Bunlar arasında Güney Kıbrıs da var. Sanatçı politikadaki gerginliklere rağmen barış yanlısı bir müzisyen olduğu için ciddi bir sorunla karşılaşmadığının altını çiziyor. Misyonunu da “müziğin gücüyle ve sıcaklığıyla, insan zihnindeki aşırı milliyetçilik, sevgisizlik, anlayışsızlık, kin, önyargı gibi kötülükleri törpülemeye, yok etmeye katkıda bulunmak” olarak tanımlıyor.
“Gavur İzmir”
Muammer Ketencoğlu derlemeleri dışında şimdiye kadar beş albüm çıkardı. Şu an 3. baskısı yapılan son albümü “İzmir Hatırası” bizleri bu kez coğrafyalar arasında değil, tarihte bir yolculuğa çıkarıyor. 1922 öncesinin sokaklarına; Türk, Rum ve Ladino (Yahudi İspanyolcası) ezgilerinin yayıldığı İzmir’e götürüyor.
“İzmir Hatırası” bizleri tarihte bir yolculuğa çıkarıyor.
Albümdeki 17 halk şarkısından, -Stelyo Berber’in sesinden dinlediğimiz “to Dervisaki” gibi- bazıları, orijinal kayıtlardan oluşuyor. Diğer türküler yeniden seslendirilmiş. Albüm, kulağa hitap etmekle kalmıyor, aynı zamanda eski İzmir’deki yaşamı belgeleyen fotoğraf ve açıklamalarıyla tarihi bir açığı da kapatıyor.
“Sesi ve kokusuyla kalbimdeki yeri büyüktür” diyor Ketencoğlu İzmir için. Sahneye ilk 11 yaşında İzmir’de çıkmış. İzmir’in çokkültürlü yaşamından kaynaklanan zengin ve karmaşık müzik geleneğini dinleyiciye aktarırken, kendi kişisel tarihinde önemli yer tutan bu şehre minnet borcunu da ödüyor.
Çokkültürlü yapısı ile cumhuriyet öncesi döneme damgasını vuran, liberal ve zengin bir kent olan İzmir, geçmişte olduğu gibi bugün de Anadolu’nun kimi yerlerinde “bizden değil” anlamında “gavur İzmir” diye anılıyor.
CD kitapçığında bu nitelemeye de gönderme var: “Yüzyıllardan beri benzerlik ve farklılıklarıyla beraber İzmir’de yaşamış Türklerin Rumların ve Yahudilerin anlattıklarına kalbini açma sırası sizde. Gavur İzmir’i kucaklama sırası sizde…” diyor müzisyen.
Halk müziği araştırmacısı Muammer Ketencoğlu, müzik sektörüne kitle kültürü ürünlerinin hakim olduğu günümüzde, halk müziği eserlerini saklandıkları yerden bulup çıkarıyor. Bunu yaparken de, önyargılardan uzak duruşuyla halklar ve kültürler arasında yeni köprüler kuruyor.