Skip links

Türkülerle bir Anadolu portresi çiziyoruz-Evrensel

Muammer Ketencoğlu ve Kadın Sesleri Topluluğu, “Anadolu’dan Kadın Ağzı Türküler” ile müzikseverlerle bugün Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda buluşacak.


Muammer Ketencoğlu ve Kadın Sesleri Topluluğu, “Anadolu’dan Kadın Ağzı Türküler” ile müzikseverlerle bugün Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda buluşacak. Muammer Ketencoğlu, uzun süredir kurduğu bir düş olarak tanımladığı bu projeyle, Anadolu’da kadınlarca yakılmış türküleri 17 kadın sesini bir araya getirerek farklı renkleri de sembolik olarak dinleyiciye ulaştırıyor. Anadolu’nun çeşitli yörelerinden kına havaları, ninniler ve hüzünlü türkülerle birlikte kaşıklar ve zillerle söylenen düğün havaları ile izleyiciyi müziğe doyuran topluluğa, konuk sanatçı olarak Şuşan Kalataş, Ermenice “Tak Danein” türküsüyle, Fransız vurmalı çalgılar ustası Georges Andres de halay parçalarıyla eşlik edecek. Ketencoğlu ile Kadın Ağzı Türküler projesini konuştuk. 

Uzun süredir kurduğunuz bir düş olduğunu söylüyorsunuz. Anadolu Kadın Ağzı Türküleri projesi nasıl ortaya çıktı?
Öncelikle bu konuyu zaman zaman düşünürdüm; bir halk müziği tutkunu, araştırmacısı, icracısı olarak. Türküler de kadınlara, erkeklere ait türküler diye ayrılıyor. En azından birçok türkü için bu ayrımı yapabilirim. Bir erkeğin ağzından yazıldığı bellidir, bir kadının ağzından yazıldığı bellidir.
Ama genellikle bunlara dikkat edilmeden icra edilir. Erkekler kadın türküleri söylerler, kadınlar erkek türküleri söylerler. Düşünülür ki bütün türküler, hem kadınlar tarafından hem erkekler tarafından söylenebilir. Bunun yanlışlığını zaman zaman fark ederdim. Keşke yalnızca kadınların söylediği türküleri birileri toplasa diye düşünürdüm. 
Bir buçuk sene önce düşüncelerim olgunlaştı ve çoğunluğu Ruhi Su Dostlar Korosu’nun kadın koristleri olmak üzere 17 kadından oluşan bir koro oluştu. Tabii öncelikle ben büyük bir tarama yaptım. Başta TRT repertuvarı olmak üzere başka yöresel kaynaklardan halk müziğine katkıda bulunmuş kadın icracılardan, kadın halk müziği sanatçılarından yardım ve öneriler aldım. Kadınların söylediği türküleri sistematik olarak bir araya topladım. Ankara Gazi Eğitim Fakültesi’nde bir çalışma yapılmış, “Kadın Ağzı Türkülerimiz” diye. Ayfer Yılmaz adında bir akademisyenin kitabından yararlandık. O temel repertuvar elimizin altında. Arkasından da akordeona uygun türküleri seçtim arasından. Çünkü her çalgı ile her türküyü icra edemiyorsunuz. 
Bu ikinci elemeden sonra biz çalışmalara başladık. İlk konserimizi, Şubat 2006’da yaptık. Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde birçok televizyon kanalında programlara katıldık. Arkasından oyun atölyesi, ve 8 Mart’ta bir televizyon kanalında uzunca bir konser verdik. Öncelikle koro, Anadolu’nun her yöresinden kadın ağzı türküler seslendiriyor. 
Ağırlıklı olarak Türkçe olmakla birlikte Ermenice, Rumca ve Kürtçe türkülerimiz var. Bu konserde de sembolik olarak birer tane var. Kürtçe kına türkümüz var. Rumca türkümüzün başlığı; “Dövme beni anne”. Şöyle özetlersek sözlerini: “Dövme beni anacığım, sen ne kadar ısrar edersen et, sopanla, kamçınla ne kadar döversen döv, ben kalaycının oğluyla evleneceğim.” Ermenice türkümüz “Tak danein”, evde kalmış kızın türküsü. “Alıp götüreydiler” diye çevirdiler Türkçeye. Türkünün bir yerinde, olmayan müstakbel görümcesine ‘ayağını öpsem’ diye sesleniyor. 
Çeşitli formlarda türküler seslendiriyoruz. Kadınların ağzından yazılmış uzun havalar var; tabii kına türküleri, ninniler, sevdalılarına yazdıkları duygusal ya da mizahi türküler, bol bol eğlenceli türküler. Kızlar aynı zamanda türkülerde kaşık ve zil çalıyor, halay parçalarında zılgıt çalıyor. Bir Anadolu portresi çizmeye çalışıyoruz bir buçuk saat içerisinde. Her yöreden, alabildiğince değişik formlardan türkü örneklerimiz var. Bir çeşit türkülerin aynasında Anadolu kadınının, bireysel ve toplumsal kültürünü bir şekilde sembolik düzeyde ortaya koyan bir bakış sergilemeye çalışacağız.

Ruhi Su Dostlar Korosu kadın koristlerine nasıl ulaştınız?
Zaten Ruhi Su Dostlar Korosu ile yıllardan beri çok konser yaptık beraber, işbirliği içindeydik. Hepsi arkadaşlarımızdı. İlan verip korist toparlamak yerine, çok işlevsel bir düşünceydi onlarla konuşmak… Çok heyecanlandılar hepsi. Arkasından başka arkadaşlarımız katıldı, eşim de katıldı. Herkes gönüllü olarak, çok büyük bir sevgiyle geliyor. Her pazar yapıyoruz çalışmalarımızı. Kimse kimseyi zorlamıyor. Kimi çocuklarını bırakıyor, kimi kocasını bırakıyor. Yapılan iş benim açımdan oldukça değerli. Çok emek taşıyor. Bazı türkülerde, küçük iki sesli denemeler yaptım. Asıl olarak naturel seslendiriyoruz, tek sesli seslendiriyoruz. Sahnede kendi aramızda yapılan bir toplantı havasını yaşatmaya çalışıyoruz. Hem doğal, kendiliğindenlik taşıyan sıcak bir atmosfer hem de asla başı bozuk değil, derli toplu, disiplinli bir koro.

Ne zaman oluştu kadın sesleri korosu? Bir de proje İstanbul ile mi sınırlı kalacak, yoksa albüme dönüşecek mi? 
Bir buçuk yıldır, yaz tatili hariç her pazar hanımlar aksatmadan geliyorlar. 
Bu projenin devamı, ne kadar sahip çıkıldığına bağlı. Büyük bir proje. 17 tane insan, bir yerden bir yere hareket etmek bile organizasyon gerektiren bir şey. Bu konserin başarısı benim için çok önemli, ayrıca ileride bu türküleri, iyi bir seçimle Anadolu’yu olabildiği kadar açıklayan bir portre oluşturarak bir albüm yapmaya niyetliyim. Anadolu’da bu tip konserler vermek en çok arzu edilen şey, ideal. Bırakın 17 kişilik kadın korosu topluluğunu, diğer topluluklarla da… Balkan müziği yaptığımız “Balkan Yolculuğu” topluluğuyla, zeybek, Ege müziği çaldığımız Muammer Ketencoğlu ve Zeybek Topluluğu’yla; ki bunlar görece olarak küçük projeler… Az müzisyenin olduğu, hareket kabiliyeti yüksek projeler. Bunlarla bile Anadolu’da çok zor müzik yapıyoruz. 
Dolayısıyla bu projenin devamı ve bir şekilde Anadolu insanına mal olması, tamamen ne kadar sahip çıkıldığına bağlı. En başta kadınlar, artık eskisi gibi değil. Kadınların büyük gücü olduğunu düşünüyorum ben. Hepimizi ilgilendiren bir proje, fakat en başta kadınları ilendiren bir proje. Kadın kurumlarının, örgütlerinin sahip çıkması gereken bir proje. Umuyorum düşündüklerimiz gerçekleşir. Anadolu’daki kadınlara da sıradan insana da -sadece İstanbul’da yaşayanlara değil- bu projeyi ulaştırabiliriz.

Neden kadınlarla ilgili bir proje?
Dünyanın yarısı kadınlardan oluşuyor.

Bu iyi bir cevap ama yeterince açıklayıcı değil.
Ben halk müziğinde özelleşmiş çalışmaları seviyorum. Albüm düzeyinde, konser düzeyinde; oradan buradan konsept altında yapılmış çalışmalardan hoşlanmıyorum. Ya bir bölgesellik ya da konusal teması açısından bir bütünlük taşısın istiyorum yaptığım çalışmalar. Balkan grubumuzla Balkan müziği çalıyoruz, Zeybek topluluğuyla Ege müziği çalıyoruz. Kadınlar benim için ilgi çekici bir konu. Kadın ağzı türkülerin kendine has duyarlılıkları beni çok etkiliyor. Kadınların söylemesindeki sıcaklık, türküleri yakarken sözlerindeki sıcaklık beni doğrudan etkiliyor. En başta kendim için yaptım bu projeyi. Belki günün birinde erkeklerin söylediği türküleri düşüneceğim, onları bir araya getireceğim. Bu tip özelleşmiş konuları seviyorum ben. Kadınlar hayatımızın, dünyanın anlamı. Belki el atılmadığı için ele almayı istediğim ilk konulardan biriydi.

Türkülerde geleneğe saygılı olduğunuzu söylüyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Olabildiği kadar aslına sadık seslendiriyoruz. Bir tarafıyla ben akordeon çalıyorum. Anadolu’nun pek çok bölgesinde halk müziğinde olmayan bir saz. Ben bir şekilde akordeonu bu bölgelerdeki müziğe de -tabii uygun makamlar için geçerli bu- sokmaya çalışıyorum. Derleyici, toparlayıcı ve çağdaş bir bakışım da var. Benim için birincil olan, türkünün asıl dokusunu korumak. Geleneğe saygıdan kastım bu. Bazı türküler için ikinci sesler yazdım. Onu yaparken de türkünün asıl dokusunu yok etmeyecek kadar müdahale ettim. (İstanbul/EVRENSEL)
www.muammerketencoglu.com


Kadınların eğlence kültürü bilinmiyor

Dünyanın her yerindeki kadınlar acılar yaşıyor, özellikle Anadolu’da yaşayan kadına , acıları yaşamak ve katlanmak düşüyor. Bu yüzden en fazla yaktığı parçalar ağıtlar. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
Tam olarak sana katılmıyorum. Hayatın acıdan veya neşeden ibaret olduğunu düşünmüyorum. Bütün insanlar çok zor zamanlar yaşıyorlar. Kadınlar daha çok yaşıyor zor zamanları hayatlarında. Herkesin olduğu gibi kadınların da deşarja, hayata başka türlü bakacak bir mantaliteye de ihtiyaçları var. O tip bir araştırma yapmadım, türkülerin kaçta kaçı ayrılığa dair, ağıt, kaçta kaçının hüzünlü konuları var… Kadınların eğlence hayatlarını, kendi sıkıntılarını bir şekli ile dengelemek için kendi aralarında planlı olarak ya da planlı olmadan yaptıkları eğlenceleri az biliyoruz. 
Repertuvarımızda ikisi de var. Eğlenceli türkülerimiz de çok, hüzünlü türkülerimiz de çok. Konulara uzaktan bakıyoruz ve belki bizim tarihsel nedenlerimizden eksi noktalar daha çok, bizi etkilediği için. Bu kültürün hüzünden, acıdan, sıkıntıdan ibaret olduğunu düşünüyoruz. Yıllar ve günler bence öyle geçmiyor. Herkesin kocası ölüyor, oğlu ölüyor, askere sevgilisi gönderiliyor, üzülüyor. Fakat günler tam olarak bunları hatırlayarak, sürekli bunlara üzülerek geçmiyor bence. Başka tarafları da var hayatın. 
Ama en başta söylediğinde haklısın; dünyanın her tarafında, evrensel bir gerçek ki kadın, hayatın yükünü erkeğe göre çok daha fazla taşıyor. O tartışılmaz. Hatta şunu da söyleyebilirim; bu taşıdığı yük oranında ürettiklerine biz ulaşamıyoruz. Anadolu’da kaç göç yüzünden, İslamın kadına yaklaşımı yüzünden kadınlar, türkülerini söyleyemiyorlar. Türk halk müziğindeki en büyük problem, kadınlardan türkü derlemek. Olması gerekenden çok azına ulaşabiliyoruz malzeme olarak. Bir tarafı da bu olayın. Daha çok, herhalde Doğu toplumlarına özgü bir durum bu. Kadınların kendi aralarında zengin bir türkü söyleme, eğlence kültürü olduğuna da inanıyorum. 
Eşim Deniz bir hikaye anlattı. Çocukluğunda gördüğü, kadınlar arası nişan öncesi yapılan bir eğlence… Kadınlar bellerine yaşmak ya da başörtülerini bağlayarak kenarını biraz oyup çay bardağı ve kaşığı yerleştirip, çıkıp ortaya oynuyor. Kendi aralarında eğleniyorlar. Böyle baktığımızda, hayatı mümkün olduğu kadar çok yönlü kavramaya çalışıp repertuvarı olabildiğince dengeli dağıtmaya çalıştım.
Anita Kazeroğlu